Bu uçağın gelişim aşamalarında, arkadan yönlendirmeli sistemde bir süre ısrar ediliyor malum...
Evet bu çok komik bir hikaye aslında. Uçağın 3. prototipine kadar kuyruk tekeri kullanılıyor. İlk uçuşlarda da burunda pervane ve piston motoru da olduğu için bir şekilde kurtarıyorlar. Ama ilk sadece jet motorlu uçuş vakti geldiğinde test pilotu farkediyor ki kuyruğun yerden kalkmaya niyeti yok... Defalarca deniyorlar aynı sonuç. Neden niçin diye üzerine kafa patlatırlarken de farkediyorlarki uçak bu şekilde baş yukarda dururken kuyruk elemanları kanadın türbülansında (yelkenci terimiyle "pisinde") kalıyor, elevatör hakimiyeti sağlanamadığı için de bir türlü kuyruğu yerden kesemiyorlar. Dahası uçağın oturuş açısı da kanatların kritik hücum açısından fazla, yani kanatlar da aslında stall konumunda, hiçbir taşıyıcı kuvvet üretemiyorlar. Ne yapsak ne etsek derken de test pilotu Fritz Wendel'in aklına uçak belli bir hıza ulaşınca ani ve anlık olarak frenlere basıp kuyruğu yerden kesmek geliyor. Oturup hesap kitap yapıyorlar, hangi hızda bu fren dürtmesini yapmak gerek diye, 180km/saat hıza ulaşınca bunu yapmak gerek diyorlar. Bu hıza da yaklaşık 800 metrelik bir kalkış koşusuyla ulaşabiliyorlar. Toplam pist de 1100 metre sadece. Yani fikir işe yaramazsa durmaya yetecek kadar pist yok, pist sonundaki mısır tarlasına dalmak kaçınılmaz. Fikrin ne kadar delice olduğunu bir düşünün
eğer pilot frenlere az basarsa veya yeterli hıza ulaşmadan basarsa kuyruk kalkmaz, haliyle uçak da kalkmaz, bir dolu jet yakıtıyla birlikte mısır tarlasına dalar, yok fazla sert basarsa bu sefer uçak burun üstü kapaklanmış halde mısır tarlasına dalar! Herşey işe yararsa bu sefer motorların çalışmaya devam edip edemeyeceği sorusu var (ilk jet uçuşta kalkar kalkmaz motorlar durmuştu, burundaki piston motor ve pervane sayesinde uçak geri gelip inebilmişti). Fritz Wendel bu denemeden sağ çıkma şansını en fazla %25 olarak değerlendirmiş... Ama buna rağmen vazgeçmeyip kokpite girip, kalkışın 800. metresinde frenlere basıp kuyruğu kaldırıp 900. metrede de uçağı yerden kesebilmiş...
İlk uçuştan bir ay sonra, hava kuvvetleri uçağı test etmesi için kendi test pilotlarını göndermiş, Fritz bu test pilotunu uçağı tanıtıp basit bir yer eğitimi vermiş. Kendisi de pistin 800. metresine gidip orda beklemeye başlamış. Bu sayede pilotun tam nerde frene basması gerektiği konusunda görsel bir işaret sağlamayı amaçlamış. uçak kalkış koşusuna başlıyor, bir sebepten sanki daha yavaş hızlanıyormuş gibi bir hisse kapılıyor Herr Wendel, tam önündeyken pilot frenlere basıyor, kuyruk kalkıyor, ama geri oturuyor piste, ve sonrasında da yerde kalıp havalanamadan tarlaya dalıyor... Mucizevi bir şekilde pilot çok ufak yaralarla sağ çıkıyor enkazdan. Sonrasında ne olup bittiğini anlamak için konuşurlarken pilotun herşeyi olması gerektiği gibi yaptığını görüyorlar, hata yok, çok yüksek ihtimalle havanın ilk uçuşa göre daha sıcak olması nedeniyle uçağın performansı daha düşüktü, 800 metre yerine 900 metrede frenlere basmak gerekliydi gibisinden bir sonuca varıyorlar. Onlar orda sohbet ederken kaza yerine gelen ambulans personelinden birisi elinde kocaman bir patates ile yanlarına geliyor. "Buyrun, tarihte bir jet uçağı tarafından hasat edilmiş ilk patates" diyerek patatesi pilotlara teslim ediyor
Bu olaydan sonra bu fren e basma yönteminin operasyonel pilotlarla keisnlikle olmayacağını çok daha net bir şekilde anlayıp sonraki tüm Me262 modellerinin burundan tekerlekli olmasına karar veriliyor
Mesela "fren sistemi" benim aklımdakilerden biri.
Yanlış anlama "peki bunu nasıl halledeceksin?" diye sormuyorum.
Jet modellerinde fren standart birşeydir zaten
Eskiden çoğunlukla pnömatik frenler olurdu, bazen de mekanik. Ama bu aralar retractların da elektrikliye dönmesiyle birlikte frenler de elektromanyetik oldu. Benim panterde de bir çift elektromanyetik fren var. Dikmeye bağlı yuvarlak bir elektromıknatıs var, janta takılan da çelik bir disk. Elektromıknatısa elektik verilince diski kendisine çekip belli bir sürtünme kuvveti uygulanmasını sağlıyor. Elde edilen sürtünme, yani frenleme kuvveti de elektromıknatıstan geçirilen akımla (yoksa voltaj mı? Sümer abi bir el at sana zahmet
) orantılı olduğu için frenleme kuvveti kontrol edilebiliyor. E şimdi kontrol devresinin iki kanallı olduğunu ve iki tekerdeki freni ayrı ayrı kontrol ettiğini düşünün, işte yön kontrolü
Şu an istenirse fren kontrolör devrelerine gyro eklenip frenleme sırasındaki istemdışı sağa sola kaçmalara engel olup uçağın düz bir şekilde yavaşlamasını sağlayabiliyorlar.
Yukarıdaki fotoda gördüğüm kadarıyla ön dikme merkezden kaçık değil. Foto biraz açılı çekilmiş, burun topundaki namludan hiza alınca tekerlek ve dikme merkezde duruyor. Sadece kapak kaçık görünüyor.
Yani ya Evren'e hata var, ya da fotodaki uçak scale değil!
Bu RESMİ görmek için izniniz yok. Giriş yap veya üye ol
Bu RESMİ görmek için izniniz yok. Giriş yap veya üye ol
Bu RESMİ görmek için izniniz yok. Giriş yap veya üye ol