Pilotaj ve modelcilik hakkında aklıma takılan sorular

Herkesin söylediklerinde doğruluk payı var, ama bence bu işlerde mutlak doğru yok. Yani "simülatörde uçamayan gerçek modeli uçuramaz" veya modele başlamadan muhakkak simülatörde çalışılmalı" v. gibi genellemelere karşıyım.
Bence simülatör sıfırdan başlarken fayda sağlar (ben başladığımda henüz simülatörler yoktu, Her hafta sonu Antep'ten Adana'ya ustamın yanına gidiyordum). Ama simülatörde uçağı maymun edecek kadar iyi bile olsanız ilk gerçek uçuş stresli olacaktır, başarısız olma ihtimali de yüksektir (heyecan, fiziksel şartlar vs. Mesela simülatörde hiçbir zaman motor stop etmez, ama patlar motorla uçuyorsanız bu risk gerçek uçuşta var). Tavsiyem; eğer ilk uçuşunuzu balsadan yapılmış bir modelle yapacaksanız yanınızda tecrübeli birisi olsun; elektrikli depron modeller düşmelere karşı daha toleranslı olabilir (tabi zemine, sürate göre değişir).
İHA tanımı, evettürkiye'de muallak. Özünde tüm model uçaklar/helikopterler/multikopterler İHA olarak tanımlanabilir. Neticede hepsi platform, üzerine takacağınız faydalı yüke göre detaylandırıyorsunuz.
Tasarım işi ise :rolleyes::rolleyes::rolleyes: beni aşar, kafam o kadar basmaz, ama temel uçuş dinamiklerini bilmek ve pilotaj tecrübesinin faydalı olacağı kesin.
 
Salih, öncelikle teşekkür ederim! Forumu ve bizleri bu kadar ciddiye aldığın için.
Yeterli şeyler söylenmiş ama ben de bir iki düşüncemi paylaşmak istedim.
Ben model uçak uçurmaya başlamadan çok önce çok çeşitli simülatör programlarını oyun niyetiyle "oynardım". Arabalarım, tanklarım ve teknelerim vardı uzaktan kumandalı oyuncaklardan. Kumanda hakimiyetim belli ölçüde zaten vardı. Aklımda uzaktan kumandalı uçak uçurmak hep vardı. Çocukluğumdan beri hem de. Ama ne zaman bir dükkana girip "Abi şu kaç para? " diye sorsam, "keşke sormasaydım" diyip çıktım. Yanlış bir şekilde soru sorduğum için de beni ciddiye alıp elimden tutan olmadı hiç.
40'ıncı yaşım geçmişti, taa ki @Mehmet Y. Sarıkaya sayesinde radyo kontrollü uçak uçurmanın ne kadar ucuza mal olabileceğini ve kolay olduğunu öğrendim. Bana Depron'dan (izolasyon köpüğü) bir F-22 modelini nasıl iki-üç saat süre içerisinde yapılabileceğini ve uçurulabileceğini gösterdi. Eve gidip malzemeleri sipariş edip gelmelerini beklerken de internetten indirdiğim ücretsiz simülatör programlarını araştırıp edindim. Kendime bir de simülatör kumandası aldım THK'dan. Bu forumda bulabileceğin bilgilerin yarısı kadar bir okumuşluk ile, simülatörlerde çeşitli uçaklar iniş ve kalkışlar çalıştım. Zaten elim kumandaya alışıktı, kas hafızası iyice oturdu böylelikle. Sonra havalar bozulunca çok pervanelilerle uğraştım. Ama bilgisayar karşısında cihazın kendisinden fazla vakit geçirmeye başlayınca tekrar sabit kanatlılara döndüm.
Ama simülatör ile gerçek her zaman farklıdır. Sim'de istediğin kadar usta ol, iş ciddiye bindiğinde dizlerin titreyecek...
Önce keyif almaya bak. Yarışmaymış, projeymiş, tasarımmış, boşver! Önce yapımı basit olan bir şeyler bul kendine. Tekerleği yeniden keşfetmenin anlamı yok. Sadece bir modelin değil, bir cismi havalandırmanın ve uçurmak için nelerin gerekli olacağını keşfet. İlgisiz görünse bile havacılık ile ilgili olan ne bulursan oku. Gerekli şeyleri öğrendikten sonra bir tuğlayı bile havalandırabilirsin. Hatta youtube'da "Dirty Old Sock Parkflyer" diye arat. Boeing mühendislerinden Steve Shumate'in kirli bir çorabı uçurduğu bir videosu var.
Tasarım yapmayı ondan sonra düşünürsün. Yürümeyi öğrenmeden koşuda dünya şampiyonu olamazsın çünkü. Şu simülatör mü? Diğeri mi? Hangi Simülatörün hangi sürümü? 7 kanallı kumanda mı? 9 kanallı kumanda mı? Boşver. En basitinden, en ulaşılabilir olanından başla. Alternatiflerini keşfet. Başlamak, bitirmenin yarısıdır. Kendin de inanamayacağım kadar çabuk gelişeceksin. Yeter ki keyif al...
Çorap videosuna hem hayran kaldım hem de şaşırdım.. Tavsiyeler için çok sağ olun, hepsine uyacağım.
Herkesin söylediklerinde doğruluk payı var, ama bence bu işlerde mutlak doğru yok. Yani "simülatörde uçamayan gerçek modeli uçuramaz" veya modele başlamadan muhakkak simülatörde çalışılmalı" v. gibi genellemelere karşıyım.
Bence simülatör sıfırdan başlarken fayda sağlar (ben başladığımda henüz simülatörler yoktu, Her hafta sonu Antep'ten Adana'ya ustamın yanına gidiyordum). Ama simülatörde uçağı maymun edecek kadar iyi bile olsanız ilk gerçek uçuş stresli olacaktır, başarısız olma ihtimali de yüksektir (heyecan, fiziksel şartlar vs. Mesela simülatörde hiçbir zaman motor stop etmez, ama patlar motorla uçuyorsanız bu risk gerçek uçuşta var). Tavsiyem; eğer ilk uçuşunuzu balsadan yapılmış bir modelle yapacaksanız yanınızda tecrübeli birisi olsun; elektrikli depron modeller düşmelere karşı daha toleranslı olabilir (tabi zemine, sürate göre değişir).
İHA tanımı, evettürkiye'de muallak. Özünde tüm model uçaklar/helikopterler/multikopterler İHA olarak tanımlanabilir. Neticede hepsi platform, üzerine takacağınız faydalı yüke göre detaylandırıyorsunuz.
Tasarım işi ise :rolleyes::rolleyes::rolleyes: beni aşar, kafam o kadar basmaz, ama temel uçuş dinamiklerini bilmek ve pilotaj tecrübesinin faydalı olacağı kesin.
Evet simülatörde her şeyin "problemsiz" olması benim de canımı sıkıyor ama dediğiniz gibi az çok fayda sağlar umarım. Teşekkürler.
 
Günaydın dostlar. Birkaç sorum var ancak bu konularla alakalı olduğu için yeni konu açmayayım dedim. Hemen başlayayım:

-Servonun klasik setup’ında expo etkisi varsa (90 derecede 2mm, 30 derecede 0.9 mm hareket vb) aslında biz expo değeri verdiğimizde bunu eşitlemiş (her derecede eşit hareket) mi oluyoruz yoksa servonun derecesine göre hareket değerleri arasındaki farkı daha da mı açıyoruz?

-Expo değeri verdiğimizde verdiğimiz yüzdeye kadar stick duyarsızlaşıyor. Örneğin %50 expo + %50 D/R verirsek %50'ye kadar hareket eden tamamen duyarsız bir stick elde edilir mi? Expo'suz stick-servo hareketi grafiğindeki lineer çizgiyi biraz sağa yatırmak istiyorum yani.

-EPA ve D/R arasındaki farkı pek anlayamadım. İkisi de servo hareketini sınırlıyor. Diğer forumlarda da EPA yöne göre farklı derecede verilir D/R iki yöne eşit verilir. denmiş. Tek farkı bu mudur?

-Hücum açısını pek anlayamadım. Ben hep uçak kanadı ile yer ekseni (veya karşıdan gelen rüzgar) arasındaki açı diye düşünüyordum ancak bu durumda 14 derecede stall olayı anlamsız oluyor. Aynı mantıkla uçağı 90 derece yukarı da tırmandıramamamız (hücum açısı) gerekir. "Yüksek hız stall"unu da bir türlü kafama oturtamıyorum! Çocukluktan stall hızla alakalıdır öyle bir yerleşmiş ki hücum açısına göre nasıl olur anlayamadım. Hücum açısı arttığı için stall'u (veya yüksek hız stallunu) simülatörde nasıl deneyimleyebilirim?

- bir video izledim. Burada EPA'yı servo diğer mekanizmaya sürtmesinde diye vermiş ancak uçakta (bildiğim kadarıyla) böyle problemler pek olmuyor. Hiç EPA vermeden D/R ile devam edilebilir mi?

Şimdiden tüm cevaplar için teşekkürler.:saygilar::)
 
  • Beğen
Tepkiler: Ali Haydar GÖK
Günaydın dostlar. Birkaç sorum var ancak bu konularla alakalı olduğu için yeni konu açmayayım dedim. Hemen başlayayım:

-Servonun klasik setup’ında expo etkisi varsa (90 derecede 2mm, 30 derecede 0.9 mm hareket vb) aslında biz expo değeri verdiğimizde bunu eşitlemiş (her derecede eşit hareket) mi oluyoruz yoksa servonun derecesine göre hareket değerleri arasındaki farkı daha da mı açıyoruz?

-Expo değeri verdiğimizde verdiğimiz yüzdeye kadar stick duyarsızlaşıyor. Örneğin %50 expo + %50 D/R verirsek %50'ye kadar hareket eden tamamen duyarsız bir stick elde edilir mi? Expo'suz stick-servo hareketi grafiğindeki lineer çizgiyi biraz sağa yatırmak istiyorum yani.

-EPA ve D/R arasındaki farkı pek anlayamadım. İkisi de servo hareketini sınırlıyor. Diğer forumlarda da EPA yöne göre farklı derecede verilir D/R iki yöne eşit verilir. denmiş. Tek farkı bu mudur?

-Hücum açısını pek anlayamadım. Ben hep uçak kanadı ile yer ekseni (veya karşıdan gelen rüzgar) arasındaki açı diye düşünüyordum ancak bu durumda 14 derecede stall olayı anlamsız oluyor. Aynı mantıkla uçağı 90 derece yukarı da tırmandıramamamız (hücum açısı) gerekir. "Yüksek hız stall"unu da bir türlü kafama oturtamıyorum! Çocukluktan stall hızla alakalıdır öyle bir yerleşmiş ki hücum açısına göre nasıl olur anlayamadım. Hücum açısı arttığı için stall'u (veya yüksek hız stallunu) simülatörde nasıl deneyimleyebilirim?

- bir video izledim. Burada EPA'yı servo diğer mekanizmaya sürtmesinde diye vermiş ancak uçakta (bildiğim kadarıyla) böyle problemler pek olmuyor. Hiç EPA vermeden D/R ile devam edilebilir mi?

Şimdiden tüm cevaplar için teşekkürler.:saygilar::)
Sorularına tek tek cevap vermek yerine genel bilgi vermek daha doğru diye düşünüyorum çünkü sorularının bazıları, hatalı kavramlar (EPA vermek, vermemek gibi) nedeniyle cevaplanabilir değil.

Öncelikle klasik RC tekniğini hatırlayalım. Vericimiz her bir kanal için, süresi 1000 ile 2000 mikrosaniye arasında değişen bir darbe üretir. Bu darbe alıcı tarafından ilgili servoya iletilir ve o da bu darbenin uzunluğuna göre bir konum alır.
Her ne kadar elimizin altındaki stikler sürekli hareket eden (yani gaz kolu gibi tırtıklı olmayan) analog yapılarsa da sistem bunları digitale çevirerek işlemek zorundadır. Bu digitale çevrim klasik sistemlerde 1000 adımdan oluşur. Yani 1000 ile 2000 mikrosaniye arasını bir mikrosaniyelik adımlarla (çözünürlükle) tararız. (NOT: Güncel sistemler çeyrek mikrosaniyelik çözünürlüğe sahiptirler ama temel mantığın anlaşılması için biz standarttan devam edelim).
Şimdi, bir kalemle bir şekil çizdiğimizi düşünelim. 0.5 uçla, 0.8 uçla, 1.0 uçla ve 2.0 uçla çizeceğimiz şekiller hassasiyet açısından farklı olurlar. 0.5 uçla çizeceğimiz şekil en hassası olur. Çünkü çözünürlüğümüz 0.5 mm'dir. İşte biz de bir kanalın servosunu ne kadar yüksek çözünürlükle sürersek hareket o kadar düzgün ve yumuşak olur.
İşte bu amaçla, kural olarak mekanik setup öyle yapılır ki, vericide EPA en az yüzde yüz olsun. Bu amaçla servo tarafında olabildiğince iç delik, kontrol yüzeyi tarafında olabildiğince dış delik kullanılır. Kontrol yüzeyinin bir yerlere dayanıp sıkışmadan servonun en fazla hareketi yapabileceği konum seçilir (bazı özel uygulamalarda çok hızlı tepki bekleniyorsa bunun tersi yapılabilir ama o konumuz dışında).
Tüm bu laf salatasının pratik sonucu ne?
Bir modelin setup'ını yaparken EPA ayarını yüzde yüz hatta yüzde 120 yaparız (genelde kumandalar buna izin verir). İlgili kontrol yüzeyini anlattığım şekilde bağlayıp sıkışmadan maksimum hareket alanını verecek şekilde düzenleriz. Böylece kumandamız servomuza en hassas ayarda hitap etme imkanını bulur.
Daha sonra Dual Rate ayarlarına girip ilgili kontrol yüzeyinin hareketini kısıtlarız. Eğer Dual Rate yerine EPA'dan kısıtlarsak çözünürlük kaybederiz.
Dual Rate ve Expo aynı menü içine konuluyor olsalar da aslında doğrudan alakalı şeyler değildirler. Benim görebildiğim kadarıyla bu konuda kafalar çok karışık. Modelci arkadaşlar da kulaktan dolma bilgiye gerçek bilgiden daha fazla itibar etmeyi seviyorlar. Ben yine de devam edeyim.

...
 
Son düzenleme:
Öncelikle senin de söylediğin gibi, sistemin mekanik özellikleri bazı durumlarda zaten bir ters expo vermiş gibi olabiliyor. Bizim verdiğimiz expo ise (Futaba, Hitec gibilerde eksi expo, JR / Spektrum'da artı expo) bunu kompanse ediyor. Ama sonuçta bunun herhangi bir önemi yok. Çünkü expo ilk başta biraz kafaya göre verilir ve uçakla uçuldukça değiştirilip hassas ayar yapılır. Senin elinle benim elim farklıdır. Ayrıca örneğin sen başparmakla kullanırsan ben ise çift parmakla "pinch" yöntemi ile kullanırsam, bir başkası da tepsi ile kullanırsa hepimizin expo ihtiyacı değişecektir. Kumanda stiklerinin boyu bile expo gereksinimini değiştirir. Uçağın tipine, uçuş tarzına göre de expo gereksinimi fark eder. Bu esnada mekanik olarak var olan sapmayı mı düzelttik, ekstra sapma mı ekledik, bunun hiçbir önemi yoktur.

Bu arada EPA ve D/R kumandanın yazılımına göre iki yöne ayrı ayrı da verilebilir iki yön birden de ayarlanabilir.

-Expo değeri verdiğimizde verdiğimiz yüzdeye kadar stick duyarsızlaşıyor. Örneğin %50 expo + %50 D/R verirsek %50'ye kadar hareket eden tamamen duyarsız bir stick elde edilir mi? Expo'suz stick-servo hareketi grafiğindeki lineer çizgiyi biraz sağa yatırmak istiyorum yani.
Bunu anlayamadığım için cevaplayamıyorum.
 
Son düzenleme:
Hücum açısı (Angle of Attack, AoA) uçuşun temelidir. Bunu ne yapıp edip iyice içselleştirmek, düzgün bir uçuş için şarttır.

Kanadın kord hattı ile uçağın referans hattı arasındaki açı bazı modelciler tarafından inatla hücum açısı olarak adlandırılır ve bu yanlıştır. Bu açıya kanat insidens açısı deriz. Bir önemli insidens açımız da yatay stabilizenin insidens açısıdır. Bunlar sabit açılardır.
Hücum açısı ise dinamik bir parametredir. Kanada çarpan hava ile kanat kord hattı arasındaki açıdır. Yani coğrafi yatay ile uzaktan yakından alakası yoktur.
Bir uçağın motorunun uçağın ağırlığının iki katı çekiş ürettiğini düşünelim. Bu uçak dik olarak tırmanıyor. Hücum açısı ne? Sıfır. Çünkü kanat ile hava akımı aynı düzlemde.
Ya da son yaklaşmadaki bir B737'yi düşünelim. Burnu ufuk hattında yani uçak yatay duruyor. Ama uçağın hareket vektörü 3 derece aşağı bakıyor. Demek ki o anda uçağın hücum açısı +3 derece. Tam palyeye geldi, kaptan burnu biraz daha (ufkun 3-5 derece üstüne) kaldırdı. Ama uçak yavaşladığı için çöküşü daha da arttı ve 3 derece yerine 5 derece oldu. Hücum açısı ne oldu? Uçağın vektörü aşağıya doğru 5 derece, burnu ufkun 5 derece üstüne bakıyor yani toplam 10 derece hücum açısı oluştu.

Yüksek hız stall'ını da şöyle açıklayayım. Diyelim ki 200 knot ile düz uçuyoruz. Takat artırmadan elevatör çekmeye başlayalım yavaşça. Elevatör çekince anlık olarak hücum açısı artar ve bu da kaldırma kuvvetini artırır. Uçak artık düz uçmuyordur ve hareket vektörü yukarıya sapmıştır. Buna karşın artan hücum açısı ve kaldırma kuvveti sürüklemeyi (drag) artırıp uçağı yavaşlatır. Hızımız 190 kt oldu. Tırmanmaya devam edersek hızımız 150 knot olur diyelim ki. Bu hızda tırmanmayı sürdürebilmek için daha fazla hücum açısı gerekecektir. O zaman daha fazla elevatör çekeriz. Sonunda bir yerde kritik hücum açısını aşar stall oluruz. Bu normal power off stall.
200 knot ile uçarken elevatörü bir anda full çekersek ne olur? Hücum açısı anında kritik değeri aşar ve kanat artık kaldırma kuvveti üretememeye başlar. Buna high speed stall ya da whip stall deriz.
 
Yeni bir modelin setup'ını yapacaksam öncelikle kontrol yüzeylerinin EPA ayarını en yüksekte tutabilecek bir mekanik setup oluştururum.
Sonra D/R Expo menüsünden aileron, elevatör ve rudder D/R ayarını üç konumlu bir butona atarım. Yani Dual rate değil triple rate kullanırım.
Buton ortadayken üreticinin önerdiği yüksek ayarları, alt konumdayken de üreticinin verdiği düşük ayarları yaparım. Yani kontrol yüzeyinin sapmasını ölçerek ya da açısını ölçerek...
Üst konum ise tam açık konum olarak kalır.
Alt konumda ortalama % 25, orta konumda ortalama % 30 ve üst konumda ortalama % 35 - 40 expo uygularım (Futaba, Hitec eksi expo!!!)
Ortalama dememin anlamı da şu: Rudder en düşük expoyu elevatör en yüksek expoyu alır. Yan alt konumda (low rate) rudder % 20, aileron % 25, elevatör % 30, ortalama % 25 olur. Dikkat edilecek nokta rate arttıkça exponun da artmasının gerektiğidir.
Gaz kanalı, flap vs ayarına girmiyorum.
İlk birkaç uçuşu medium rate ayarında yaparım ve uçuştaki davranışa göre gerekli düzenlemeleri yaparım sistemde. Özellikle warbird tipi uçaklarda tam istediğim ayarı bulunca dual rate'i tamamen iptal edip uçağı tek bir ayarda uçuracak şekilde ayar yaparım. (NOT: DUal rate'i iptal etmekten kasıt butona bağlantıyı kaldırıp tek ayarda kalmasını sağlamak).
 
Sorularına tek tek cevap vermek yerine genel bilgi vermek daha doğru diye düşünüyorum çünkü sorularının bazıları, hatalı kavramlar (EPA vermek, vermemek gibi) nedeniyle cevaplanabilir değil.

Öncelikle klasik RC takniğini hatırlayalım. Vericimiz her bir kanal için, süresi 1000 ile 2000 mikrosaniye arasında değişen bir darbe üretir. Bu darbe alıcı tarafından ilgili servoya iletilir ve o da bu darbenin uzunluğuna göre bir konum alır.
Her ne kadar elimizin altındaki stikler sürekli hareket eden (yani gaz kolu gibi tırtıklı olmayan) analog yapılarsa da sistem bunları digitale çevirerek işlemek zorundadır. Bu digitale çevrim klasik sistemlerde 1000 adımdan oluşur. Yani 1000 ile 2000 mikrosaniye arasını bir mikrosaniyelik adımlarla (çözünürlükle) tararız. (NOT: Güncel sistemler çeyrek mikrosaniyelik çözünürlüğe sahiptirler ama temel mentığın anlaşılması için biz standarttan devam edelim).
Şimdi, bir kalemle bir şekil çizdiğimizi düşünelim. 0.5 uçla, 0.8 uçla, 1.0 uçla ve 2.0 uçla çizeceğimiz şekiller hassasiyet açısından farklı olurlar. 0.5 uçla çizeceğimiz şekil en hassası olur. Çünkü çözünürlüğümüz 0.5 mm'dir. İşte biz de bir kanalın servosunu ne kadar yüksek çözünürlükle sürersek hareket o kadar düzgün ve yumuşak olur.
İşte bu amaçla kural olarak mekanik setup öyle yapılır ki, vericide EPA en az yüzde yüz olsun. Bu amaçla servo tarafında olabildiğince iç delik, kontrol yüzeyi tarafında olabildiğince dış delik kullanılır. kontrol yüzeyinin bir yerlere dayanıp sıkışmadan servonun en fazla hareketi yapabileceği konum seçilir (bazı özel uygulamalarda çok hızlı tepki bekleniyorsa bunun tersi yapılabilir ama o konumuz dışında).
Tüm bu laf salatasının pratik sonucu ne?
Bir modelin setup'ını yaparken EPA ayarını yüzde yüz hatta yüzde 120 yaparız (geelde kumandalar buna izin verir). İlgili kontrol yüzeyini anlattığım şekilde bağlayıp sıkışmadan maksimum hareket alanını verecek şekilde düzenleriz. Böylece kumandamız servomuza en hassas ayarda hitap etme imkanını bulur.
Daha sonra Dual Rate ayarlarına girip ilgili kontrol yüzeyinin hareketini kısıtlarız. Eğer Dual Rate yerine EPA'dan kısıtlarsak çözünürlük kaybederiz.
Dual Rate ve Expo aynı menü içine konuluyor olsalar da aslında doğrudan alakalı şeyler değildirler. Benim görebildiğim kadarıyla bu konuda kafalar çok karışık. Modelci arkadaşlar da kulaktan dolma bilgiye gerçek bilgiden daha fazla itibar etmeyi seviyorlar. Ben yine de devam edeyim.

...
Öncelikle senin de söylediğin gibi, sistemin mekanik özellikleri bazı durumlarda zaten bir ters expo vermiş gibi olabiliyor. Bizim verdiğimiz expo ise (Futaba, Hitec gibilerde eksi expo, JR / Spektrum'da artı expo) bunu kompanse ediyor. Ama sonuçta bunun herhangi bir önemi yok. Çünkü expo ilk başta biraz kafaya göre verilir ve uçakla uçuldukça değiştirilip hassas ayar yapılır. Senin elinle benim elim farklıdır. Ayrıca örneğin sen başparmakla kullanırsan ben ise çift parmakla "pinch" yöntemi ile kullanırsam, bir başkası da tepsi ile kullanırsa hepimizin expo ihtiyacı değişecektir. Uçağın tipine, uçuş tarzına göre de expo gereksinimi fark eder. Bu esnada mekanik olarak var olan sapmayı mı düzelttik, ekstra sapma mı ekledik, bunun hiçbir önemi yoktur.

Bu arada EPA ve D/R kumandanın yazılımına göre iki yöne ayrı ayrı da verilebilir iki yön birden de ayarlanabilir.
Yeni bir modelin setup'ını yapacaksam öncelikle kontrol yüzeylerinin EPA ayarını en yüksekte tutabilecek bir mekanik setup oluştururum.
Sonra D/R Expo menüsünden aileron, elevatör ve rudder D/R ayarını üç konumlu bir butona atarım. Yani Dual rate değil triple rate kullanırım.
Buton ortadayken üreticinin önerdiği yüksek ayarları, alt konumdayken de üreticinin verdiği düşük ayarları yaparım. Yani kontrol yüzeyinin sapmasını ölçerek ya da açısını ölçerek...
Üst konum ise tam açık konum olarak kalır.
Alt konumda ortalama % 25, orta konumda ortalama % 30 ve üst konumda ortalama % 35 - 40 expo uygularım (Futaba, Hitec eksi expo!!!)
Ortalama dememin anlamı da şu: Rudder en düşük expoyu elevatör en yüksek expoyu alır. Yan alt konumda (low rate) rudder % 20, aileron % 25, elevatör % 30, ortalama % 25 olur. Dikkat edilecek nokta rate arttıkça exponun da artmasının gerektiğidir.
Gaz kanalı, flap vs ayarına girmiyorum.
İlk birkaç uçuşu medium rate ayarında yaparım ve uçuştaki davranışa göre gerekli düzenlemeleri yaparım sistemde. Özellikle warbird tipi uçaklarda tam istediğim ayarı bulunca dual rate'i tamamen iptal edip uçağı tek bir ayarda uçuracak şekilde ayar yaparım. (NOT: DUal rate'i iptal etmekten kasıt butona bağlantıyı kaldırıp tek ayarda kalmasını sağlamak).
EPA ve D/R ile ilgili sizin ve Mehmet abinin önceki yazılarını da okumuştum, sadece farklarını anlayamamıştım bu yazılarla o da oturdu. Çok sağ olun.:saygilar:

-Expo değeri verdiğimizde verdiğimiz yüzdeye kadar stick duyarsızlaşıyor. Örneğin %50 expo + %50 D/R verirsek %50'ye kadar hareket eden tamamen duyarsız bir stick elde edilir mi? Expo'suz stick-servo hareketi grafiğindeki lineer çizgiyi biraz sağa yatırmak istiyorum yani.
Bunu anlayamadığım için cevaplayamıyorum.
Burada bahsettiğim şu, expo ve dual rate değeri değiştirilmeyen uçaklarda stick-servo hareketi grafiği şöyledir:
Bu RESMİ görmek için izniniz yok. Giriş yap veya üye ol


Eğer expo değerini %50 yaparsak stick %50'ye kadar duyarsız, %50'den sonra aşırı duyarlı hâle gelir. Dual rate'i %50 yaparsak da servo %50'den fazla hareket etmez (iki yöne de). Eğer aynı anda expo ve dual rate verirsek grafik soldaki gibi mi olur, sağdaki gibi mi?
Bu RESMİ görmek için izniniz yok. Giriş yap veya üye ol

Hücum açısı (Angle of Attack, AoA) uçuşun temelidir. Bunu ne yapıp edip iyice içselleştirmek, düzgün bir uçuş için şarttır.

Kanadın kord hattı ile uçağın referans hattı arasındaki açı bazı modelciler tarafından inatla hücum açısı olarak adlandırılır ve bu yanlıştır. Bu açıya kanat insidens açısı deriz. Bir önemli insidens açımız da yatay stabilizenin insidens açısıdır. Bunlar sabit açılardır.
Hücum açısı ise dinamik bir parametredir. Kanada çarpan hava ile kanat kord hattı arasındaki açıdır. Yani coğrafi yatay ile uzaktan yakından alakası yoktur.
Bir uçağın motorunun uçağın ağırlığının iki katı çekiş ürettiğini düşünelim. Bu uçak dik olarak tırmanıyor. Hücum açısı ne? Sıfır. Çünkü kanat ile hava akımı aynı düzlemde.
Ya da son yaklaşmadaki bir B737'yi düşünelim. Burnu ufuk hattında yani uçak yatay duruyor. Ama uçağın hareket vektörü 3 derece aşağı bakıyor. Demek ki o anda uçağın hücum açısı +3 derece. Tam palyeye geldi, kaptan burnu biraz daha (ufkun 3-5 derece üstüne) kaldırdı. Ama uçak yavaşladığı için çöküşü daha da arttı ve 3 derece yerine 5 derece oldu. Hücum açısı ne oldu? Uçağın vektörü aşağıya doğru 5 derece, burnu ufkun 5 derece üstüne bakıyor yani toplam 10 derece hücum açısı oluştu.
Kağıt üstünde anladım. Tanımı, neyin ne olduğu falan tamam. Ancak pratiğe gelince neden dik tırmanan uçağın hücum açısının 90 derece olmadığını anlayamıyorum:embarras:. Kanat ile hava akımı aynı düzlemde nasıl olabiliyor? Hava kanada yatayda 90 derece açıyla çarpmaz mı?
Birçok fotoğraf, yazı, videoya baktım bu "relative wind (kanada çarpan hava)" denen arkadaşın nerede nasıl etkilediğini bir türlü anlayamıyorum.
Yüksek hız stall'ını da şöyle açıklayayım. Diyelim ki 200 knot ile düz uçuyoruz. Takat artırmadan elevatör çekmeye başlayalım yavaşça. Elevatör çekince anlık olarak hücum açısı artar ve bu da kaldırma kuvvetini artırır. Uçak artık düz uçmuyordur ve hareket vektörü yukarıya sapmıştır. Buna karşın artan hücum açısı ve kaldırma kuvveti sürüklemeyi (drag) artırıp uçağı yavaşlatır. Hızımız 190 kt oldu. Tırmanmaya devam edersek hızımız 150 knot olur diyelim ki. Bu hızda tırmanmayı sürdürebilmek için daha fazla hücum açısı gerekecektir. O zaman daha fazla elevatör çekeriz. Sonunda bir yerde kritik hücum açısını aşar stall oluruz. Bu normal power off stall.
200 knot ile uçarken elevatörü bir anda full çekersek ne olur? Hücum açısı anında kritik değeri aşar ve kanat artık kaldırma kuvveti üretememeye başlar. Buna high speed stall ya da whip stall deriz.
Bunu simülatörde deneyimleyebilme imkanım var mıdır? Dalıştan çıkarken elevatörü tam çeksem stalla girer miyim?
 
Eğer expo değerini %50 yaparsak stick %50'ye kadar duyarsız, %50'den sonra aşırı duyarlı hâle gelir. Dual rate'i %50 yaparsak da servo %50'den fazla hareket etmez (iki yöne de). Eğer aynı anda expo ve dual rate verirsek grafik soldaki gibi mi olur, sağdaki gibi mi?
Bu önerme doğru değil. Yani expo % 50 olunca stick yarıya kadar duyarsız olmaz. Grafik soldakine benzer olacaktır.

Expolu değer şöyle hesaplanıyor:
"x" 0 - 500 arasında bir değer. Stikin orta konum ile uç konum arasındaki durumu ile doğru orantılı. Yani ortada 0, uçta 500.
"expo" ise bu değere expo_factor uygulanmış hali.
"expo_factor" ise - % 10 için -0.10, - % 30 için -0.30 şeklinde

expo = 500.0 * ((1.0 - expo_factor) * x * x * x + expo_factor * x);

Kabaca y = x^3 fonksiyonunun bir şekli diyebiliriz. Kısaca o %50 oranının stick pozisyonunun yarısını ifade etmediğini bilmek yeterli.
 
Kağıt üstünde anladım. Tanımı, neyin ne olduğu falan tamam. Ancak pratiğe gelince neden dik tırmanan uçağın hücum açısının 90 derece olmadığını anlayamıyorum:embarras:. Kanat ile hava akımı aynı düzlemde nasıl olabiliyor? Hava kanada yatayda 90 derece açıyla çarpmaz mı?
Birçok fotoğraf, yazı, videoya baktım bu "relative wind (kanada çarpan hava)" denen arkadaşın nerede nasıl etkilediğini bir türlü anlayamıyorum.
Doksan derece ile dimdik tırmanan bir roket düşün. Roketin burnuna otur bak bakalım hava yüzüne nereden çarpacak. :)
 
Bu önerme doğru değil. Yani expo % 50 olunca stick yarıya kadar duyarsız olmaz. Grafik soldakine benzer olacaktır.

Expolu değer şöyle hesaplanıyor:
"x" 0 - 500 arasında bir değer. Stikin orta konum ile uç konum arasındaki durumu ile doğru orantılı. Yani ortada 0, uçta 500.
"expo" ise bu değere expo_factor uygulanmış hali.
"expo_factor" ise - % 10 için -0.10, - % 30 için -0.30 şeklinde

expo = 500.0 * ((1.0 - expo_factor) * x * x * x + expo_factor * x);

Kabaca y = x^3 fonksiyonunun bir şekli diyebiliriz. Kısaca o %50 oranının stick pozisyonunun yarısını ifade etmediğini bilmek yeterli.
Tamamdır.:):saygilar:
Tabii ki, yeterince hızlı uçarsan ve elevatörü yeterince sert çekersen olur. En azından olması lazım. :)
En yakın zamanda deneyeceğim.:D
Doksan derece ile dimdik tırmanan bir roket düşün. Roketin burnuna otur bak bakalım hava yüzüne nereden çarpacak. :)
Evet bu doğru :lollol:, yukarıdan doğru çarpar bana. Ancak o zaman şöyle düşünelim. 45 derece açıyla yükselen bir rokette de hava tam 45 derece açıyla vurmaz mı? Yani roket havayı yardığı için hücum açısı hep eşit olur gibi düşünüyorum?
 
Görmüştüm bu resmi başka bir konuda da. Pek yardımcı olamadı maalesef:embarras:. Önümüzdeki birkaç gün hem bu resim hem de diğer konulardan üzerine çalışacağım bu konunun, umarım zamanla oturur. Çok sağ olun yardımlarınız için. Saygılar.:saygilar:
 
Stall konusunu bende bildiğim kadarıyla anlatayım. Amatör bakış açım belki yardımcı olur :D

Uçağın stall olması için kanatların kaldırma kuvveti üretemez hale gelmesi gerekiyor. Yada ürettikleri kaldırma kuvvetinin yetersiz gelmesi durumunda stall durumu oluyor.

Şimdi düz uçan bir uçak düşünelim. Uçması için gerekli olan hava hızının altına düştüğünde kanatlar kaldırma kuvveti üretemez ve stall olur ve uçak düşer. Yine düz uçan bir uçak; uçması için gerekli olan hava hızının sınırlarındaki bir hızla uçuyorken elevatör vererek burnunu yukarı kaldırırsa hava hızı düşer ve aynı zamanda havanın geldiği yön kanatların kaldırma kuvveti üretebilecekleri bir yön olmadığı için stall durumu olur.

Dik bir şekilde yukarı doğru tırmanan bir uçağın kanatları stall halde denilebilir. Ne zaman ki yukarı doğru çıkan uçağın hava hızı yeterince artarsa o zaman kanatlar stall halde değildir denilebilir.

Anlattıklarım eksik yada yanlış olabilir :)