Ortaya karışık: Hava hızı, yer hızı, stall, hız vektörü, krab, yan rüzgar vs vs.

Flettner tab aklıma geldi. Trim değil de direk elev kontrolü olarak kullanılanından.

Emin olamadım bak... sonuçta fletner de hareketli bir elevatörü hareket ettiriyor, sorunun temeli zaten bu olduğu için fletner de işe yaramayabilir. Buarada Me-262 elevatörü de fletner sistemi ile kontrol ediliyor ve bu tür durumlar için yine tüm stabın insidansının değiştirilmesi gerekiyormuş.
 
  • Beğen
Tepkiler: Sarven Bedikoğlu
Tevekkeli boşuna değilmiş bu uçağa olan hayranlığım:)
Aslında İspanya iç savaşındaki başarılarından sonra çok da etkili bir silah olamamış. Daha doğrusu etkisi giderek azalmış; zira hantal ve düz uçuşta yavaş kalan bir uçak. Ama asıl uzmanlığı olan "dalış" konusunda eşsiz... Junkers firmasının Ju-52, Ju-188 gibi daha önceki uçaklarında geliştirmeye başladığı karmaşık kanat yapısının mükemmel bir uygulaması... Kanatlarına bakar bakmaz anlaşılır zaten; özellikle flapları günümüz modern kanatlarında gördüğümüz yapıya benzer. Şaşırtıcı derecede yüksek teknoloji içeren bir uçaktır kendisi. Özellikle de konumuzun ana başlığı olan "aerodinamik" konularda...
Verdiğiniz bilgiler çok güzel oldu ve benim için özellikle "manidar:) Uçakların hepsi gönlümce çok güzel makineler; ama Ju-87 "Stuka" tartışmasız en sevdiğim!
:saygilar:

Stukanın muharebede etkili olabilmesi için mutlak bir koşul olarak bölgedeki hava üstünlüğünün sağlanması gerekli. Aksi halde avcılar için çok kolay hedef olabilen bir uçak. İspanya ve Polonya da luftwaffe hava üstünlüğünü mutlak bir şekilde sağlayabildiği için stukalar da gayet etkin bir şekilde “blitzkrieg” taktiklerinin gereğini yerine getirebilmiş ve yerdeki orduya çok etkin bir şekilde yakın hava desteği verebilmiş. Bu kısmen de olsa Norveç savaşında ve sonrasında Hollanda Belçika Fransa cephelerinde yine işe yaramış, ama özellikle Fransa savaşında karşıda daha diri, daha modern ve kararlı bir hava savunması olunca etkinliklerini kaybetmeye başladıkları da gözlenmeye başlamış. Britanya muharebesinde de RAF’in kesin olarak koruduğu hava üstünlüğü durumunda hem stukaların hem de diğer yavaş bomba uçaklarının ne kadar savunmasız ve etkisiz oldukları iyice ayyuka çıkmış... zaten sonrasında anca afrika ve doğu cephesinde sınırlı boyutlu operasyonlarla yakın hava desteği ve tank avcısı olarak kullanılmışlar malum. Ancak bunca dezavantajına rağmen meşhur stuka pilotu Hans-Ulrich Rudel’in 2500 den fazla savaş sortisi süresince tek bir kere bile düşman avcısı tarafından düşürülememiş olması da enteresan bir kayıt olarak belirtilmeli :) Hatta bir ekleme yapalım, adam başka bir uçak tarafından hiç düşürülemediği gibi 42’si avcı uçağı olmak üzere toplam 51 tane düşman uçağı düşürmüş! (Adam stuka’ya ilave olarak Fw-190’ın yer taarruz modeliyle de uçmuş).

Stuka’nın yakın zamanlardaki muadili A-10, işe bakın ki Amerikan ordusu A-10’u geliştirdiği sırada Rudel’in danışmanlığını da almış...
 
Son düzenleme:
Flettner tab aklıma geldi. Trim değil de direk elev kontrolü olarak kullanılanından.
Terminoloji şöyle:
Trim için kullanılan parçaya trim tab veya fletner deriz.
Kontrol yüzeyini hareket ettirmek için trim tab benzeri yapı kullanılırsa buna servo tab denilir.
 
Terminoloji şöyle:
Trim için kullanılan parçaya trim tab veya fletner deriz.
Kontrol yüzeyini hareket ettirmek için trim tab benzeri yapı kullanılırsa buna servo tab denilir.

Doğrudur Sümer abi, özellikle fletner yazdım ve trim için olanından değil dedim :) . Servo tab'in ne olduğunu bilmeyen biri google'da kaybolurdu.
Bu arada servo fletner'i de deniyormuş. Bunu da yeni öğrenmiş oldum.
 
  • Beğen
Tepkiler: Deniz Tanrıverdi
Terminoloji şöyle:
Trim için kullanılan parçaya trim tab veya fletner deriz.
Kontrol yüzeyini hareket ettirmek için trim tab benzeri yapı kullanılırsa buna servo tab denilir.

Bizim yaygın olarak kullandığımız terminolojide fletner ve trim tab aynı anlamı kazanacak hale gelmiş doğrudur, Amma velakin bu konseptin yaratıcısı olan Almanlar bizim bugün servo-tab dediğimiz şeyi aslında "flettner" olarak adlandırmışlardı. Bakınız 1944 yılına ait Me 262 aileronunu ait bir çizim üzerindeki isimler:


Bu RESMİ görmek için izniniz yok. Giriş yap veya üye ol


Savaş sonrasında Ele geçirilen 262'ler üzerinde amerikalıların yaptıkları incelemenin raporlarında bu Alaman çizimleri alınıp İngilizceye çevrilmiş ve bu çevirilerde Alamanların "Flettner" dedikleri parçalar net bir şekilde servo-tab olarak isimlendirilmişler.

Bakınız temmuz 1945 yılından bir belge:

Bu RESMİ görmek için izniniz yok. Giriş yap veya üye ol


Ailerona yakından bakalım:

Bu RESMİ görmek için izniniz yok. Giriş yap veya üye ol


Benzer şekilde, orjinal Alman çiziminin üzerine İngilizce notlar eklenmiş gibi duran şu yatay stab ve elevatör çiziminde de Almanların flettner dediği parça "servo" olarak tercüme edilmiş.

Bu RESMİ görmek için izniniz yok. Giriş yap veya üye ol




Dil ve terminoloji yaşayan bir organizma gibidir, sürekli evrim geçirir, değişir durumunun bir örneği olabilir bunlar (veya savaşı Alamanlar kazansaydı bugün biz de bunlara Flettner diyor olabilirdik) :)


Lafı geçmişken, Me 262 kontrol yüzeylerinde servo-tab sistemi kullanıyor olmasına rağmen levyeye uygulanması gereken kuvvetlerin fazlalığıyla da meşhurmuş. Hatta pilota daha fazla moment kolu sağlaması amacıyla levye alışageldik levyelere nazaran epey bir uzatılmış olmasına rağmen... Yüksek hızın etkileri :)
 
Son düzenleme:
Vay arkadaş bu nasıl bir hobi, nasıl bir meraktır :eek: Bu dökümanları ne zaman, nerede nasıl buldun, okudun ve anladın da şimdi burada örnek olarak veriyorsun :eek: %p:thumbup::thumbup::saygilar:

Saygıdeğer Adminim, benim hobim modelcilik ile tarihin kombinasyonu birşey, gerçi tanım gereği tarih modelciliğin içinde yer almaktadır zaten :)
Sevdiğim uçaklarla (veya diğer nesneler) bulabildiğim her türlü kitap dergi çizim döküman toplamak da ayrı bir merakım :) Geçenlerde bizim plastikmodel gurubundaki arkadaşlarla sohbet ederken söylemiştim, kitaplara harcadığım para (ve zaman) maketlere harcadığımdan fazladır diye :)



Geçen senelerde Arapça derslerim sırasında çok enteresan tespitler yapmıştık öğretmenimle birlikte. Malum kullandığımız Türkçe de pek çok arapça kökenli kelime var. Bunların çoğu da dilimize Osmanlı zamanında girmiş. Arapça öğrenirken Türkçeden bildiğim pek çok kelimeyle karşılaştım bu sayede :) ama şöyle enteresan birdurum vardı, bu kelimelerin çoğunluğu aynı anlamda olsa da bazıları anlam kayması yaşamış. Mesela, bir kelimenin standart arapçada belli bir anlamı var, bu kelime Türkçeye o zamanki standart arapçadaki anlamı ile girmiş, ve 300-400 yıl boyunca da o anlamı korumuş bir şekilde, ama aynı kelimenin anlamı bu coğrafyada zaman geçtikçe bir nevi evrim geçirmiş ve bugün gündelik dilde bambaşka bir anlama ulaşmış. Bunun tam tersi durumlar da var, yani biz kelimeyi aldıktan sonra geçen zaman içinde anlamını farklılaştırmışız, ama burada o kelime orjinal anlamını koruyabilmiş, sonuçta bugün iki dildeki anlamı çok farklı noktalara gelmiş :)
 
Bunları gördükçe o zamanki yapılanlara hayranlığım gittikçe artıyor. O nasıl bir düşünce, nasıl bir mühendislik? ? Üstelik bütün hesap, kitap, çizimler el ile yapılıyor. Bir parametre değiştiğinde bütün hesaplamalar yeniden yapılacak. Ayrıca, yapılan iş güvenilir olacak, yolda bırakmayacak.

Bir ara bir film izlemiştim ABD'nin ellili yıllardaki uzay programı ile ilgili. Bir değişiklik olduğunda hesaplamaların yeni baştan yapılması gerekiyordu. Bu iş için ise oldukça fazla sayıda eleman istihdam ediyorlardı. Bu elemanlara da "computer", yani hesaplayıcı adını vermişlerdi.

...
Malum kullandığımız Türkçe de pek çok arapça kökenli kelime var.
...

En çok kullandığımız "tamam" kelimesinin Arapça olduğunu ben de yıllar önce Mısır gezisinde öğrenmiş, çok şaşırmıştım ve Türkçe karşılığı ne ki diye bir hayli düşünmüştüm.
 
Bunları gördükçe o zamanki yapılanlara hayranlığım gittikçe artıyor. O nasıl bir düşünce, nasıl bir mühendislik? ? Üstelik bütün hesap, kitap, çizimler el ile yapılıyor. Bir parametre değiştiğinde bütün hesaplamalar yeniden yapılacak. Ayrıca, yapılan iş güvenilir olacak, yolda bırakmayacak.

Mühendislerin mühendis pilotların da pilot olduğu zamanlar... Beyin ve bilek bir arada...

Messerschmitt firmasının kurucusu olan Willy Messerschmitt ile ilgili bir makalede ilginç bir detay dikkatimi çekmişti. Adan ilk tasarımını 1921 de yapıyor, önce bunu söyleyelim, sonra 1941 yılına gidelim. Adam artık mühendisten çok yönetici, 20 yıldır işin içinde, kendi firması fabrikaları falan var. Firmada çalışan da bir sürü zehir gibi mühendis, şef vs var. O sırada deneysel olarak V kuyruklu bir 109 yapma projesi var, ama tasarım ekibi V kuyruğun gövde ile bağlantısının tasarımında takılıp kalmış, haftalardır sorunu çözemiyorlar. Bu bir şekilde Willi Messerschmitt'in kulağına gidiyor, adam tam haftasonu öncesinde "Pazar günü biraz şunun üzerinde çalışayım" diyerek tasarım departmanının müdüründen ilgili çizimleri istiyor. Pazartesi günü olup adam ofise geri geldiğinde müdürün eline toplam 28 sayfalık hesap, analiz ve çizim tutuşturuyor. Bu hesap ve analizler öylesine detaylı ve her şeyi kapsıyor ki üzerine başka hiçbir çalışma yapılmasına gerek kalmıyor ve çizimler teknik ressamlar tarafından tam ölçekli hale getirilip iki gün sonra atolyeye üretim için gönderiliyor!!!

En çok kullandığımız "tamam" kelimesinin Arapça olduğunu ben de yıllar önce Mısır gezisinde öğrenmiş, çok şaşırmıştım ve Türkçe karşılığı ne ki diye bir hayli düşünmüştüm.

Ben benzeri bir şeyi "selamlaşma" üzerine hep düşünür üzülürüm. Malum özellikle son 10-15 sene içinde pek popülerleşti, "Selamın aleyküm, aleyküm selam". Tamam anlam olarak aslında özünde çok güzel bir selamlaşma bu ona hiçbir itirazım yok, ama Türkçe değil! Yabancı kelime kullanmak bir yana, bu tamamen yabancı dilde olan bir cümle, karşılığında da yine yabancı dilde bir cümle geliyor! e o zaman hadi "merhaba" diyelim... E o da arapça... Hey, Hi diyecek halimiz de yok ya, yahu Türkler İslamiyet öncesinde selamlaşmıyor muydu birbiriyle diye düşünüyor insan...

Yukarıda bahsettiğim gibi Arapça derslerim sırasında öğretmenimle birlikte bir liste yapmıştık, Hem Türkçe hem Arapça da ortak olan kelimeler, önlü arkalı 7 sayfa A4, her sayfada iki sütun 24 satır var... Eminim kaçırdığımız kelimeler de vardır, siz düşünün artık...
 
Buarada bir modelcilik forumunda Willy Messerschmitten bahsedip de şu fotoğrafı paylaşmamak ayıp olur:
Bu RESMİ görmek için izniniz yok. Giriş yap veya üye ol


Muhtemelen henüz 16-17 yaşlarında (sene 1914 civarı olsa gerek, tam savaş öncesi), tamamen kendi tasarımı model uçağıyla birlikte... (Fotoğraf Aviation Classics dergisi 18. sayısından alıntıdır).
 
Son düzenleme:
Ben benzeri bir şeyi "selamlaşma" üzerine hep düşünür üzülürüm. Malum özellikle son 10-15 sene içinde pek popülerleşti, "Selamın aleyküm, aleyküm selam". Tamam anlam olarak aslında özünde çok güzel bir selamlaşma bu ona hiçbir itirazım yok, ama Türkçe değil! Yabancı kelime kullanmak bir yana, bu tamamen yabancı dilde olan bir cümle, karşılığında da yine yabancı dilde bir cümle geliyor! e o zaman hadi "merhaba" diyelim... E o da arapça... Hey, Hi diyecek halimiz de yok ya, yahu Türkler İslamiyet öncesinde selamlaşmıyor muydu birbiriyle diye düşünüyor insan...

Yukarıda bahsettiğim gibi Arapça derslerim sırasında öğretmenimle birlikte bir liste yapmıştık, Hem Türkçe hem Arapça da ortak olan kelimeler, önlü arkalı 7 sayfa A4, her sayfada iki sütun 24 satır var... Eminim kaçırdığımız kelimeler de vardır, siz düşünün artık...
Hocam sorma... üzülmemek elde değil. Aslına bakarsan İngilizcenin ya da Fransızcanın dünya dilleri üzerindeki toplam hegomonyasının daha beterini bizim Arapçadan görmüş olmamız... Arapların bu kadar nüfus edip bu kadar karıştırabildikleri bir millet daha var mı bilemiyorum? Aklı başında bir çok tarihçiden ve dilbilimciden duyduğum ve katıldığım bir tespit: İslam yani Kur'an ve Türkler olmasa kıyıda köşede yerel bir dilin ötesine geçemeyecek bir dil. Tamam ahenkli, tamam kulağa hoş gelen yönleri var. Ama o kadar da değil, daha ne diller var Dünya'da, birbirinden güzel... Bizim millet din ile dili birbirine karıştırdığından "ne kadar Arap, o kadar Müslüman" gibi bir teoriye inandırılmış durumda:( S.A ve A.S. diye klavyeye de uyarladıkları bu tuhaf selamlaşma şekli de oradan çıktı. Halbuki anlamının da İslam'la alakası yok: "Benden sana zarar gelmez; ve benden de sana"... Tuhaf...
Muhtemelen henüz 16-17 yaşlarında (sene 1914 civarı olsa gerek, tam savaş öncesi), tamamen kendi tasarımı model uçağıyla birlikte... (Fotoğraf Aviation Classics dergisi 18. sayısından alıntıdır).
Belgesel bir fotoğraf! Eline sağlık haberdar ettiğin için tabii ki:bravo::bravo::bravo: Demek Bf109 ların 262'lerin ve daha nicelerinin vesilesi adam buymuş, ve daha gençliğinden bu işin içindeymiş. Derin bir saygı duydum Willy Abimize:saygilar:
Model duruyor mudur acaba? :D Bir de nasıl bir motor kullanmış olabilir üzerinde merak ettim. Elbette kumanda sistemi gibi bir şey söz konusu olamaz ama acaba bir yönlendirme sistemi var mı modelde?
 
...
Bir de nasıl bir motor kullanmış olabilir üzerinde merak ettim. Elbette kumanda sistemi gibi bir şey söz konusu olamaz ama acaba bir yönlendirme sistemi var mı modelde?

Pervanenin büyüklüğü ve pal genişliğine bakılırsa, muhtemelen lastik, ya da benzeri bir güç kaynağı var. Resmin altında "powered" ibaresi geçiyor. Ama sanırım bu dışarıdan çekme veya süzülme değil de üzerinde bir güç kaynağı var anlamında.