Özgür Evren Varol
RcFanatik
- Katılım
- 30 Kas 2014
- Mesajlar
- 4,668
- Tepkime puanı
- 20,124
- Yaş
- 47
- Konum
- Wallingford / İngiltere
- İlgi Alanı
- Uçak
Kitaplarda, işi sadece üst yüzey-alt yüzey basınç değişimine bağlıyor ama pek hoşuma gitmiyor basınç farkı anlatımları abi.
Hah süper bir noktaya değindin, hemen dalıyorum konuya balıklama
Yıllarca uçakların nasıl uçtuğu Bernoulli denklemine dayananbir teori ile anlatıldı, yani senin dediğin gibi kanadın alt ve üst tarafları arasındaki basınç farkına. İlkokulda olayın farkında mıydım emin değilim ortaokulda mantıklı gelmişti, lisede hafif hafif sorgulamaya başlamıştım, üniversite yıllarına gelip de akışkanlar üzerine daha bilimsel ve teknik bilgiye sahip oldukça da "hadi ordan" demeye başladım. Yanlış anlaşılmasın, Bernoulli denklemi doğru değildir demiyorum, ama kanadın ürettiği kaldırma kuvvetini bernoulli denklemine bağlayan teori tek başına uçakların uçabilmesini açıklayamıyor. Gelin hızlı bir bakış sunalım bu teorinin kanatlar üzerindeki uyarlamasına ve açıklayamadıklarına.
Bu teori diyor ki belli bir kamburluğa sahip bir kanat profilinde, kanadın üstünden geçen hava akımı alttangeçen hava akımına göre daha uzun bir yol izlemek zorunda. Burası fiziken doğru, ama tam bu noktada bilim insanları bir "varsayım" sokuyor işin içine ve diyor ki, "birbiri ile aynı düşey hizada olan ama biri kanadın altından diğeri üstünden geçen iki ayrı hava molekülü, kanat boyunca yaptıkları hareket sonrasında firar kenarında kanadı aynı anda terketmektedir." Bu varsayım otomatik olarak kanadın üstünden geçen hava molekülünün aynı sürede daha fazla yol katettiğini iddia ediyor. E bernoulli teorisi de basitçe diyor ki bir akışkanın hızı arttıkça basıncı düşer. O zaman kanadın üstündeki daha yüksek hızlı akımın basıncı alttaki daha düşük hızlı akımdan daha fazladır. Basınç dediğimiz şey birim alana etkiyen kuvvet olduğuna göre, bu alttaki ve üstteki basınçları kanat alanıyla çarparsak kuvvet elde ederiz. alttaki kuvvet üstteki kuvvetten daha fazla olduğu için de kanada etkiyen net kuvvet yukarı doğrudur.
.....
Bakınız NASA'nın sayfasından alıntı şekil:
Bu RESMİ görmek için izniniz yok. Giriş yap veya üye ol
Şeklin başlığına dikkat ettiniz mi? "Incorrect theory 1" diyor. Yani bir numaralı yanlış teori ben deniyorum, NASA diyor
Peki burada yanlış nerede?
Öncelikle, hava modelekülleri bizim istediğimiz veya dilediğimiz şekilde değil, fizik kanunları gereğince hareket ederler. Biz istediğimiz kadar o meşhur iki hava molekülüne "Bakın, eğer kanada aynı anda ulaşırsanız aynı anda da çıkacaksınız, bu bir emirdir!" desek de hava molekülleri bize arka taraflarıyla gülerler ve esas efendileri olan "fiziğin" kanunlarını uygularlar. Bugün artık net bir şekilde biliyoruz ki bu "eşit zaman teorisi" çöktü, modern labaratuvar ekipmanlarının sağladıkları hassaslık ve ölçüm yetenekleri sayesinde kanadın altındaki ve üstündeki havanın öyle bizim sandığımız, ve sandığımız için de klasik insan kendini beğenmişliğiyle "buyurduğumuz" bir şekilde aynı anda kanada girip aynı anda çıkmadıklarını belgelemiş durumda. Öte yandan üst taraftaki havanın daha hızlı hareket ettiği de bir gerçek, hatta belli durumlarda bizim buyurduğumuzdan daha da iyi bir şekilde üst taraftaki hava kanadı daha önce terkedebiliyor Ama sorun şurada ki, bu hız artışını teorinin temeli olan bernoulli denklemine koyduğunuz zaman elde edeceğiniz basınç farkı ve bu basınç farkının kanat alanı üzerine yayılması sonucunda elde edlien kuvvet uçağın ağırlığına denk gelmiyor. Yani uçağı havada tutan şey tek başına bu olamaz.
Ayrıca, Bernoulli denklemi ile kaldırma kuvvetini açıklayan teori tamamen simetrik profildeki kanatların nasıl uçabildiğini, veya kamburluğa sahip kanatların nasıl olup da ters uçabildiğini de açıklayamıyor...
Etki-Tepki Kanunu
İşte burada da Newton amca devreye giriyor
Yine yanlış olan bir teori de olayı tamamen buna indirgeyip, kanadın altına çarpan hava moleküllerinin kanat yüzeyinden sekip aşağıya doğru yöneldiği. Etki-tepki kanunu gereğince de bu hava moleküllerinin aşağıya doğru yön değiştirmesi sonucunda kanadın da yukarı doğru itildiğini iddia ediyor. Bakınız bu da NASA tarafından iki numaralı yanlış teori olarak sunulmakta.
Bu RESMİ görmek için izniniz yok. Giriş yap veya üye ol
Bu teori bir bakıma simetrik profilli kanatları hatta depron uçaklardaki gibi düz kanatların uçmasını açıklayabilmekle birlikte hala ciddi eksikleri vardır ve kanadın üst tarafını tamamen görmezden gelmektedir. Oysa ki üstte de bir hava akımı var ve üstte de moleküller kanadın üst yüzeyine çarpmaktadır. Ayrıca bu teori hayli karmaşık olan akışkan davranışlarını tamamen gözardı edip hava moleküllerini küçükken oynadığımız bilyeler seviyesine indirgemek gibi bir hata da yapmaktadır keşke o kadar kolay olsaydı dimi, akışkanlar üzerine mühendislik doktora derecem var, benbile hala o namussuz akışkan moleküllerinin ne zaman ne yapacaklarını tam olarak anlayabilmiş değilim!
Bir de üçüncü teori var ki o da aslında kanadın alt kısmı ile hiç ilgilenmeyip sadece üst taraftaki akımın hızlanmasına bakıp "ventüri" etkisi ile kanadın yukarı doğru "emileceğini" iddia eder. Tabi bu da yine olayın bütününü dikkate almayan ve tekbaşına ortada söz konusu olan kuvvetleri açıklayamayan bir teori...
Peki uçaklar gerçekten nasıl uçuyor?Cevabı aşağıdaki videoda hostes ablamız tarafından gayet güzel bir şekilde verilmiş:
Bu VIDEOYU görmek için izniniz yok. Giriş yap veya üye ol
Bence abla gayet güzel anlattı olayı, ama yine de daha bilimsel bir açıklama isteyenler için devam edelim, kendiniz kaşındınız
Bu iki (hatta üç) yaklaşımın en temel sorunu gerçekte hayli karmaşık olan akışkan davranışlarını çok fazla basite indirgeyip olayı açıklamaya çalışmalarında. Söz konusu akışkanlar olduğu zaman işin içinde katı cisimlerin hareket presiplerinden çok daha fazlası vardır. O yüzden akışkanların hareketleri ancak çok daha karmaşık matematiksel denklemlerle ifade edilebilir. Öok temel olarak, aynı katılarda olduğu gibi akışkanlarda da Enerji, kütle ve momentumun korunması esastır. Bernoulli'ye dayanan teori enerjinin korunması üzerine yoğunlaşırken Newton'un etki-tepki prensipine dayanan teori ise momentumun korunmasına odaklıdır. Temelde ikisi de kendi özünde doğrudur ama tek başlarına yetersizdir. Dahası, bu temel prensiplere ilaveten akışkanlarda viskozite ve vizkoz etkilerde girer ki işleri iyice karmaşıklaştırır. Dahası, uçaklar havada uçar, ve hava da sıkışabilen bir akışkandır, bu da herşeyin üzerine bir kademe daha karmaşa ekler
Temelde, bugün bilinen seviyede kaldırmayı oluşturan etkenler hem Bernoulli hem de Newton teorilerinin bir araya gelmesiyle (ve diğer akışkan hareketi prensiplerinin kombinasyonu) açıklanmaktadır. Kanadın üst tarafındaki akım alttan daha hızlı doğru, ve bu elbet bir miktar kuvvetle sonuçlanıyor. Ama öte yandan kanadın şekli ve/veya hücum açısı nedeniyle kanadın etrafından geçen havanın (hem üzerinden hem altından) kanadı terkettikten sonra aşağıya doğru yönlenmiş olması da momentumun korunması prensibi gereğince kanada yukarıya doğru etkiyen bir kuvvet üretiyor.
İşte stall olayının mekaniği de burada devreye giriyor, kanadın hem altından hem üstünden geçen hava düzgün bir şekilde akabildiği sürece bu prensipler yerlerinde oluyor, ve kanadın hücum açısı arttıkça da kanadı terkeden havanın aşağı doğru olan hız bileşeni arttığı için taşıma kuvveti de artıyor. Ancak havanın da hareket kabiliyetive yüzeylere tutunarak hareketine devam edebilmesinin bir limiti var, o limit aşıldığında (kritik hücum açısı) kanadın üzerindeki hava akımı artık kanat yüzeyinden kopuyor. bu kopma sonucunda da bu bölgedeki akım tamamen türbülanslı bir hale gelip küçük çevrintiler (girdap, eddy) halinegeliyor. Bu proses başlı başına epey bir enerji tükettiyor ve bu enerji de normalde kanat boyunca akacak olan havanın hızındakı kinetik enerji tarafından sağlanıyor. Havanın hareket enerjisi de türbülansa harcandığı için kanadın arkasında stall öncesi durumda olduğu gibi aşağı yönelmiş hava hızı da düşüyor, bu da momentum transferini azaltıyor hatta duruma göre sıfırlıyor... Yani en temel olarak stall olmuşbir kanat artık havayı olması gerektiği gibi aşağıya yöneltemiyor.
Bakınız aşağıdaki videoda hem bilgisayar grafikleri hemde şu meşhur "ipliklerle" yapılan denemeler olayı çok güzel bir şekilde görselleştiriyor. Dikkat ederseniz Sümer abinin yukarıda anlattığı "washout" etkisi bu kanatta çok net görülebiliyor. Kanadın gövdeye yakın kısmı (kökü) stall olduğunda (iplikler dümdüz durmak yerine fıldır fıldır dönmeye başladığında) kanadın ucundaki hava akımının hala gayet güzel bir şekilde devam ettiğinigösteriyor bize iplikçikler
Bu VIDEOYU görmek için izniniz yok. Giriş yap veya üye ol
Buarada bu iplikçikler yelkencilikte de çok önemli bir yere sahiptir. Yelken de aslında bir kanattır prensibinde. Yarış teknelerinin hepsinde, ister minicik optimist olsun, isterse de dünyanın etrafında dolanma yarışındakimilyon dolarlık tekneler olsun, yelkenler üzerinde farklı yüksekliklerde ve her iki tarafta da yapıştırılmış bu küçük iplikler vardır. Biz de bu ipliklere bakarak yelkenin o anki performansı hakkında netbirbilgi sahibi olabiliriz. İdeal olan her daim iki taraftaki iplikleri de yere paralel bir şekilde ve yelkene yapışık halde tutmaktır. Bu yelkenin her iki tarafında da düzgünve laminer akım var anlamına gelir, yelkenden maksimum performansı aldığımızı, gösterir. Eğer arkadaki iplikler dönmeye başlarsa yelkenin hücum açısı çok fazla oldu demektir, (stall olmak üzere) hemen ya teknenin yönü ya da yelkenin açısı ayarlanarak yeniden en yüksek performans alınacak hale getirilir. Büyük teknelerdeki yekenlerin farklı konumlarındaki hücum açılarının ayrı ayrı ayarlanmasına imkan veren düzenekler vardır, Yine farklı yükseklik ve konumdaki tüylerin davranışlarına bakarak yelkenin o bölgesindeki performansını en yükseğe çıkartacak şekilde ayarlar yapılır ki tüm yelken boyunca maksimum kuvvet üretilebilsin...
Tüm bu konu ile ilgili olarak şu da gayet güzel bir video, paylaşalım
Bu VIDEOYU görmek için izniniz yok. Giriş yap veya üye ol
Not: Bu eleman videoda sanki bernoulli teorisinin kanatlara uyarlanmasını bizzat Bernoullinin yaptığını ima eden ifadeler kullanıyor, ama Bernoulli 1782 yılında öldü, o zamanlar ortada uçabilen bir uçak yoktu bile
Son bir ekleme,
Bu 14 derece olayını duyunca hemen akla şu soru gelir: Yahu ne alaka, biz gerektiğinde 45 derece ile tırmanıyoruz. 14 derecede stall oluyorsa 45 derecede nasıl uçuyor?
Bunun farklı bir boyutu daha var, dimdik yere doğru başüstü dalan bir uçak hayal edin. Çoğu insan bu uçağın stall olamayacağını düşünür, zaten dimdik aşağı iniyor ne stallu yahu... Ama yukarda Sümer abinin bahsettiği gibi stall olayı aslında uçağın posizyonu ve hızından bağımsız bir olgudur ve sadece "hücum açısına" bağlı bir olaydır. Kritik hücum açısını geçersek uçak başaşağı bile olsa stall olur, bu kadar basit.
Bu olayla gerçek hayatta ilk kez karşılaşma hatıramı anlatarak köşeme çekileceğim
Tarihi net hatırlamıyorum ama sanırım 2006 falan olsa gerek. İlk büyük warbirdüm olan 60'lık Mustangim ile THK İnönü tesislerinde uçuyorum. Bu modeli Sümer abi çok iyi bilir Model benim warbird trainerim bir nevi. Her zaman olduğu gibi her bir saatlik uçuş için iki saatlik okuma zihinsel pratik vs yapıyorum. O zamanlarda da warbirdlerin hem yerdeki hem havadaki kontrollerini öğrenme, pratik yapıp pliotajımı geliştirme evresindeyim. İşin "teorik" okuma kısmında "high speed stall" diye bir makale okumuştum, hani stallu genelde hıza bağlarız ya, "yüksek hız stallu" da ne menem birşeymiş yahu diyerekten dikkatlice okumuştum tabi. Orda stallun mekanizması, hücum açısı ve aslında hızdan bağımsız olduğu vs güzel bir şekilde anlatılıyor. Ve önemli bir anafikir olarak, özellikle kanat yüklemesi fazla uçaklarda nasıl gayet yüksek hızlarda bile kanatların stall olabileceği anlatılıyordu. Gerçekte hiç tecrübe etmemiş olsam da bu bilgiyi bir şekilde beynime kazımıştım. Yukarda bahsettiğim o İnönü'deki uçuş sırasında bu "kazıma" modelimi kurtardı diyebilirim. Uçuş sırasında epey yüksekten ve normalden daha hızlı bir şekilde Split-S manevrasına başladım, ama çok yüksekte olduğum için de tam gazda dalışımı biraz uzattım, haliyle model epey hızlandı, dalıştan çıkma vakti geldiğinde (hala güvenli yükseklikteyim ama) biraz da fazlaca elevatör çekmeme model saçma sapan bir tepki verdi (stall) ilk anda tam anlayamadım neler olup bittiğini ama sonradan o beynimin bir kenarına kazınmış olan "yüksek hız stallu" uyarısı alarm çalmaya başladı, acaba diyip, hemen gazı kesip elevatör komutumu iyice azalttım ve gördüm ki aslında uçak gayetde güzel tepki veriyor. Bu şekilde daha kontrollü bir elevatör çekişi ile ve tabi gaz kesildiği ve burun yükselmeye başladığı için düşen hızın da yardımı ile modeli kurtarabilmiştim. Farkındaysanız burada gerekli olan tepki aslında "doğal refleksin" tam tersi, yani modelinizin dalıştan çıkmadığını gördüğünüz zaman aslındadoğal refleks daha çok elevatör çekmektir, ki bu da sadece stallu daha derinleştirecek durumu daha kötüleştirecek bir komut olur... Eğer o bilgileri okuyup anlayıp gereken reaksiyonları beynime kazımamış olsaydım, belki bugün Sümer abimiz warbirdlere hiç bulaşmamış olabilirdi Kelebek etkisi
Son düzenleme: